Sığınakta bir soru havada kalıyor: Sizce gelecek mi? Kimseden bir cevap gelmiyor. "Sanırım kurt ulumaları duyuyorum..." Fısıldar gibi konuşuyor sakallı adam. "Hadi biz başlayalım" diye öneriyor diğer adam. Kara kuru bir görüntüsü var, yangından sonra varlığını sürdüren bir ağaca benziyor. Çok fazla zaman yok, İki adam defterlerini açıyorlar. Çocuklar ne durumda? büyümeye devam ediyorlar. Kadın cevap veriyor yakında seçmek zorunda kalacağız. Sakallı adam aniden ayağa kalkıyor, pencereye doğru yaklaşıyor ve dışarıya bakıyor. Yine duydum bak! Kurtları yani. Kara kuru adam kısık bir sesle gülüyor: Otuz kilometre buz var etrafımızda. Kurtları nasıl duyabiliyorsun? Başka bir yerde buluşmalıydık. Öyle de olsa gelmezdi ki. Uzun bir sessizlik oluyor. Sonra sakallı adam: "Benim tek bilmek istediğim haritayı nereye götürmem gerektiği" diyor. Karda ayak sesleri duyuluyor. Bir uğultu. Kurtlar. Üçü birden ayağa fırlıyorlar. Şimdi bana inandınız mı? Diye bağırıyor adam. Sığınağın kapısı aniden ardına kadar açılıyor. Bir kişi odaya giriyor. Kar maskesini ve bir çift eldiveni yere atıyor. "Gecikme için üzgünüm!" diyor. Başlığının altından uzun siyah saçlarını salıveriyor. "Ancak nerede başlayacağını bulmak zorundaydım." Çivili postallarını çıkarıyor. Kurtların çektiği kızağı dışarıda bırakıp kapıyı kapatıyor. Ve "Roma'da başlayacak" diyor. 29 Aralık, Roma: Gece vakti, Tiber Nehri boyunca bir adam nefes nefese koşuyor. Elinde siyah bir çanta var. Dört çocuk arıyor. Aynı anda, Elettra, Sheng, Mistral ve Harvey karla kaplı şehri keşfetmek için gizlice otel odalarından dışarı çıkıyorlar. Birkaç saat öncesine kadar henüz tanışmamışken, şimdi ortak bir şeyi paylaştıklarını biliyorlar: Hepsi ayni günde doğmuşlar, 29 Şubat'ta. Adam onları gördüğünde, kuşkusu kalmıyor: Bu çocuklar onlar olmak zorunda. Değerli çantasını Elettra'ya emanet ediyor ve kaçıyor. Çantanın içinde garip bir tahta harita var... Mücadele başlıyor...