Yazmaya minicik bir çocukken başladım. Öğretmenimiz, tatil aylarında "günlük tutma" ödevi vermişti bize. O günlerde anlam veremediğim bir işti bu. Koca öğretmen neden bizim o gün neler yaptığımızı merak ediyordu ki? "Yaramazlık yapmayalım, annemizi üzmeyelim diye kontrol ediyor bizi." Düşüncesiyle yazardım günlükleri. Sansürlüydü yani. Olanı değil de olması gerekeni yazardım çocuk kafamla. Annem de gülümseyerek okurdu. Hatta bazen yazmaktan utanacağımı bildiği şeyler için "Haydi şunu da yaz bakalım." derdi.
Bazen üşenirdim bir haftalık yazı birikirdi. Biriktikçe de ağırlaşırdı. Annem yardım ederdi. Yorgun argın eve dönüp takati tükenmiş bir durumda en kısasından birkaç şey yazar geçerdim. Şimdi gazete yazılarını da bazen birkaç hafta geciktirirken hep o çocukluk günleri canlanıyor gözümde.