Bu kitap, “Anadolu mayası” üzerine bir incelemedir.
“Anadolu mayası”, “Anadolu Türk kim’liği”nin esasıdır; “yok olmak, yok edilmek” tehlikesi içine düşürüldüğümüz bu safhada, “kurtuluş”un yegane yoludur ve nihai dayanağıdır.
“Anadolu”nun, “Anadolu yarımadası”nı da içine alan geniş bir bölgeyi kuşattığını unutmamak mecburiyetindeyiz.
“Anadolu mayası”, “insan’ın özü”dür. Bu noktayı, farklı cihetler itibariyle bu kitapta anlattık.
“Batı”nın esası, iki adet “dil”den ve bir adet “kurum”dan ibarettir. Diller, “Grekçe” ve “Latince”dir; kurum ise, “kilise”dir. “Batı”yı, bu itibarla, “Grek-Latin-Kilise diyarı” olarak vasıflandırdık. “Atlantik’in öbür yakası”, bu diyardan doğma’dır.
Grek-Latin-Kilise diyarındaki “fikriyat”a mahsus kavramlar yoluyla, “Anadolu mayası” açılamaz; çünkü, bu diyara mahsus “fikriyat” vasıtasiyle “insan”ın idrak edilmesi mümkün değildir.
Bu diyara mahsus “fikriyat” yoluyla, “insan” kavramını tesis etmek imkanı bulunmaz. “İnsan” kavramının bulunmadığı diyarda, “maya”dan ve “öz”den söz edilemez. Sebeplerini bu kitapta anlattık. Bu meyanda, Eflatun’a, Freud’a, Kant’a, Aristoteles’e ve Descartes’e, “kim’lik” cihetinden temas ettik.
Benzer hususlar, “Hind ve Çin diyarı” için de geçerlidir. “Dış’sal benzerlik”, “öz’sel ayniyet” değildir. Ancak, bu noktayı, bu kitapta ele almadık.
Grek-Latin-Kilise diyarında, “toplum”un, “toplumsal kurumlar”ın ve “birey”in esası, “kilise”dir. Bu konuyu kısmen açtık.
“Anadolu mayası”nın esası, “cümle varlığın birliği ve kardeşliği”dir.
“Toplum” fikrini, “ferdi birey”in de esası olan bu nokta itibariyle ele aldık. Bu meyanda, “dil”in mahiyetini inceledik ve, “maya” itibariyle “Türkçe”nin önemini anlattık.
“Anadolu mayası”nın, “etnografya”ya bağlı olmadan, “Türkçe söz ile açıldığını” ve “Türkçe söz ile muhafaza edildiğini” belirttik. Bu nokta, “Anadolu mayası”nın “evrensel” yanı ile, yani “cihan’ı kuşatan” yanı ile alakalıdır.
“Anadolu Vahhabileri” ve “kilise” bünyesinde yeralan “rahip zümre’leri”, “Anadolu mayası”nın ve, bu itibarla “Anadolu Türk kim’liği”nin can düşmanlarıdır. Sebeplerini anlattık.
“Kilise” ile uyum içerisinde çalışan “Anadolu Vahhabileri”, esasen, “Sodom ve Gomore ahalisi”dir. Bu hususu, “psiko-analitik teoloji” vasıtasiyle de tasvir ettik.
“Anadolu Vahhabileri”nin, “rahip zümre’leri” ile yürüttüğü “dinler arası diyalog” faaliyetinin, “din’i yanı” bulunmaz. Bu hususu, “Kelam” cihetinden ele aldık. “Dinler arası diyalog” fikrinin, “hoşgörü” ve “tolerans” sözcükleri ile ifade edilen kavramlara tahvil edilemeyeceğini anlattık.
“Medeniyetler arası ittifak” fikri de, benzer olarak, dayanaksızdır. “İnsan” kavramını tesis edemeyen Grek-Latin-Kilise diyarı itibariyle “medeniyet” düşünülmesi mümkün değildir. Bu hususa da kısaca değindik.
Bu kitap, “Anadolu mayası”nda yüzlerce yıldır bilinen konuların, kısmen, dile dökülmesinden ibarettir; bu itibarla, tekrar yoluyla hatırlatma’dır. Bu bakımdan, bu kitabın “yazarı ve sahibi”, esasen, “Anadolu’nun, gönlü maya’lıları”dır.
Bu kitapta bulunacak eksikliklerin kaynağı ise, bunları “söz ve düşünce” yoluyla “kaleme alan”dır.
Kitapta ifade edilenlerin, Anadolu’nun bu “hassas” safhasında daha berrak ve isabetli düşünmemiz için katkı sağlamasını diliyoruz.
Kitabı oluşturan dört makale, “Türkiye Günlüğü” dergisinde daha önce yayınlandı. Bu makalelerin dergide yayınlanması ve kitap olarak basılması aşamalarında gösterdiği yakın ilgi sebebiyle, “Türkiye Günlüğü” dergisi Genel Yayın Müdürü sayın Dr. Mustafa Çalık’a içten teşekkürü borç bilirim.
Detay Bilgileri |
Dil | Türkçe |
Basım Tarihi | 2015 |
Yazar | Yalçın Koç |
Sayfa Sayısı | 368 |
Kağıt | 2. Hamur Kağıt |
Kapak | Karton |
Basım Yeri | Ankara |
Baskı Sayısı | 1 |
Ebatlar (YxG) | 13.5x19.5 cm |
Isbn No | 9789757352099 |
Alt Lejant | Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme |