Jorge Semprun, Federico Sanchez adı altında, komünist partinin bir militanı olarak uzunca bir süre geçirdi. Bu kitap Semprun’un hayatının bu dönemini merkeze koyarak, Komünist Parti ideolojisini ve yaşam tarzını anlatırken; anlatı boyunca parti içinde, başından geçenleri, doğruları ve yanlışlarıyla, geriye dönüşlerle anımsayan Semprun, okurlara kendi özyaşam öyküsünü sunuyor.
Sánchez, Bohemya krallarının eski şatosundaki salonun duvarları arasında “Parti dışında ve partiye karşı haklı olmaktansa, partiyle birlikte, parti içinde yanılmak evlâdır” cümlesinin yankılandığını zanneden. İspanyol Komünist Partisi’nin iki merkez komite üyesi eğer nedamet getirmezlerse partiden uzaklaştırılacaklarını öğrenmek üzere diğer yoldaşların ve efsanevî Büyük Şef’in huzurundadır. İki üyeden Federico Sánchez “ihanete uğramış inançlarla, sınıfa değil klana özgü bir dayanışmanın kesin ve yabancılaştırıcı buyruklarına bir ceset gibi itaat ederek geçirilmiş bunca yıl” gerçekten ne hissettiğini sormak istediği La Pasionaria’nın gözlerine bakarak, parti içindeki geçmişini hafızasında tazelemeye koyulur. Bu hatırlama ya da aktif unutma sırasında nasıl bir militan olduğunu, merkez komite üyeliğine gelişini sorgular; iç savaş sonrası İspanya’nın tarihini, ihaneti, İKP’nin gayrıresmî tarihinin bir dönemini, kendini feda etmeye hazır militanları ve reelpolitiğe sığınmış yöneticileri, sadece Stalin değil binlerce Stalincik üreten totaliter bir sosyalizm anlayışını büyük bir edebiyatçının kalemiyle hesaplaşmaya çağırır. Elbette kendi vicdanıyla da hesaplaşmayı ihmal etmeden...
Jorge Semprún’un gerçek hayatının bir dönemine, yani yasa dışı Federico Sánchez olduğu döneme ait hatıraları, sadece bir özyaşamöyküsü değil, aynı zamanda dünyayı ve sosyalizmi yalnızca Parti’nin doğrularından ve çeşitli buyruklardan ibaret zanneden “makinelere” karşı edebî bir meydan okuyuştur.