Matthew mürettebatı kızıştırıyordu: "Bizi korkutamazlar! Kalkışacak olurlarsa veririz derslerini!" Tabii, düşman gemisinin silah donanımının kendi gemilerinden daha üstün olduğu açıkça belli oluyordu. Ayrıca Investigator'a ateş açmaya bile gerek yoktu ki - saatte sekiz parmak suyu nasıl olsa kendi kendine alıyordu gemi.
John şimdi çok iyi anlamıştı Kopenhag'ta hissettiği şeyin ne olduğunu: korku, panik! Ama bu sefer korku duymak istemiyordu, içinden korkunun daniskası geliyorsa da. İnceden inceye gözleyip doğru biçimde düşündükten sonra akla en uygun olanı yapmak istiyordu. Çok çok yarım saat daha. Şimdi rom dağıtılıyordu. Felaket için her şey hazırlanmıştı. Atlatabilirler miydi bu felaketi, o başka sorundu.
Birdenbire kulak kesildi John. Bir komut duymuştu, açık seçik. Nereden geldiği belli değildi, ama iyi bir komuta benziyordu. John elinden geldiğince hızlı davrandı.
Sherard Lound sancak tarafı toplarından birinin yanına dikilmiş, hayranlıkla, yaklaşan Fransız'a bakıyordu. En az otuz topu vardı hayvanın. John'a doğru döndü, ama John ortadan kaybolmuştu. Hayır, işte kıç tarafından koşa koşa geliyor, sağ elinde katlanmış, beyaz bir bayrak tutuyordu. Sherard şaşalamıştı. Vardabandıra olan Taylor'du. Birileri bağırdı: "Hey, Mr. Franklin, bu da ne demek
" Ama John dönüp bakmadı bile, duymamıştı herhalde. Bayrağı rahatlık içinde takıp kulaç kulaç direğin tepesine çekti. Aynı anda bir gümbürtü: Investigator'ın pruvasının önüne düşmüştü gülle. Karşıda, öbür gemide toplar çoktan lombarlara sürülmüştü, manzara ürkütücüydü. Gürültünün ortasında Sherard ikinci mülazımın yüzünde buz gibi bir ifadeyle John'a bir şeyler dediğini işitti. Taylor bir acele gelmiş, beyaz bezi indirmeye çalışıyordu. Yalnız, biraz güçlük çekiyordu. John'un attığı düğümleri Taylor gibi birinin çözmesi olacak iş değildi. Kıç güvertesinden Matthew'nun sesi duyuldu:
"Bırakın, yukarda kalsın o paçavra, Mr. Taylor. Ben burada ne diye emir veriyorum sanki?"
Sonra pruva güvertesinden biri bağırdı: "Bakın hele!" Fransız savaş gemisinin direğinde bir İngiliz bayrağı yükselip Trikolor'un yanına yerleşmişti. Bir an derin bir sessizlik oldu. Sherard'ın hâlâ anlayamadığı bir şeyler vardı. Bayrağı çeken niçin John olmuştu da Taylor değil, hem Taylor sonra niçin ...
Ama daha fazla düşünemedi. Rahatlamaktan doğan bir sevinç taşkınlığı sarmıştı ortalığı. Le Géographe da bir araştırma gemisiydi, İngilizlerden alınma geçiş belgesi olan. Şimdi iki gemi de faça etmiş, yan yana duruyorlardı, niyetlerinin barışçı olduğu yolunda pek bir kuşku kalmamıştı.
"Fraternité!" diye sesleniyordu Fransızlar. "Ne güzel şey, size rastlamak!" diye haykırdı Mockridge karşıya. Herhangi biri alabildiğine yanlış bir sesle bir şarkıya başladı, bunu gökgürültüsü gibi, şaşırtıcı derecede uyumlu bir koro izledi. Şarkı söylemek söz konusu olunca Fransızlar da geri kalmıyordu. İki geminin de subayları en yakınlarında duranlara bile seslerini iletmekte güçlük çeker olmuştu. Kıç güvertesinde kedi Trim belirdi, göz kırpıştırarak durumu değerlendirdi, sonra arka ayaklardan birini havaya uzatarak temizlenmeye başladı.
"Kuzum ne oldu biraz önce?" diye sordu Sherard arkadaşına, ama beriki kendi de bilmiyordu ne olduğunu. Mockridge, "Mr. Franklin'in gözleri çok kuvvetli," dedi, "Bazı emirleri işitmeden görüyor. Üstelik kat kat bölmelerin arkasından."
Detay Bilgileri |
Dil | Türkçe |
Basım Tarihi | 2015 |
Yazar | Sten Nadolny |
Sayfa Sayısı | 375 |
Kağıt | 2. Hamur Kağıt |
Kapak | Ciltli |
Basım Yeri | İstanbul |
Baskı Sayısı | 1 |
Çevirmen | Tevfik Turan |
Ebatlar (YxG) | 14x20 cm |
Isbn No | 9786055054014 |