Ustabaşı işe, işçilere hiddet yağdıran bir nutukla başlar. Satış müdürü, seyyar memurlardan birinin hissesini azaltmak için adamcağızla mücadele eder. Muhasebeci çok önemli bir belgeyi arar, ama bulamaz. Çünkü o belgeyi geçen ay yanlışlıkla başka bir dosyaya koymuştur. İki memur, masaları başınnda birbirlerine dargın nazarlar fırlatırlar.
Dün sabah kavga etmişlerdir. Burası bir örgüt değil de, sanki bir elem yuvasıdır. Memurlar, müdürler, ustalar, işlerin daha iyi yapılması için hep mırıldanmak, bağırıp çağırmak, azarlamak, asık suratlı olmak gerektiğini mi zannediyorlar? Böyleleri, bir fabrikayı hapishane, bir satış mağazasını ıslahevi gibi idare etmek isterler. Kaldı ki, artık hasiphane bile baskıyla idare edilmemektedir. Bugün zirveye ulaşabilmek için tek yol vardır: Tutarlı yönetim!