Manevi açıdan yeryüzü, kupkuru çöllerden farksızdı. Dünya sevgiye, merhamete ve adalete susamıştı. Susuzluktan çatlamış gönüller, onlara hayat suyu sunacak kurtarıcısını arıyordu. Dünyanın pek çok yeri gibi Arap Yarımadası da karanlıklar içindeydi.
Artık zaman, ahir zamandı ve insanlık hem Tevrat’ın hem de İncil’in müjdelediği Son Nebi’yi bekliyordu.
Ve beklenen en son Nebi, kutlu bir pazartesi sabahı güneş gibi doğuvermişti…