Edebiyat profesörü Tracy, Tolstoy’un Anna Karenina’sında, yalnızca mutsuzluğun ilginç, mutluluğunsa öngörülebilir ve hafif olduğu düşüncesinin tam aksini iddia etmektedir. Ona göre, mutluluk kendi başına edebiyatta da hayatta da yeterince ilginçtir. Usta Tolstoy’a meydan okuması, kariyeri için tehdit oluştursa da Tracy kendinden emindir. Her şeyden önce kendisi teorisine müthiş bir örnek oluşturmaktadır:
Arkadaşları, işi ve otuz üç yaşındaki yalnızlığıyla yaşamaktan memnundur. Ta ki ayaklarını yerden kesen ve düşüncelerine meydan okumaktan kaçınmayan George’la tanışana kadar… Aşkın düşündüğünden çok daha karmaşık olduğunu anlayan Tracy, gerçek arzularının peşinden gitmeden mutlu olamayacağını görür.
“Kadish’in yazınsal teoriye tutkuyla bağlı, zeki, romantik klişelere saplanıp kalmayan anlatıcısının gözünden insan ilişkilerine dair yazdıkları 20. yüzyıl feministleri tarafından da takdir edilecek.” -Publishers Weekly
“Konusu zarifçe ele alınmış, gerçekten zekice kurgulanmış bir roman…” -Boston Globe