Rumeli 1397 yılı Kasım ayı. Kuzey doğudan esen sert poyraz Kutlu Bey'i iliklerine kadar dondurmuştu. Kutlu Bey, diz üstü çöktüğü babası Tur Ali Bey ve anası Hatice hatunun mezarları başında dondurucu soğuğa aldırmayarak bir süre daha dua ettikten sonra yavaşça dizlerinin üstünde doğrulup ayağa kalktı. Ak Sungur, değişik renklerde açmış krizantem çiçekleriyle süslü yan yana iki mezarın başından ayrılarak sert adımlarla kendisine doğru gelen genç beyinin sol koluna hiç istemediği halde yine gözleri takılınca içi burkuldu. Yirmi beş yaşındaki son derece yakışıklı genç adamın kaftanının sol kolu dirseğinin altından itibaren boşlukta sallanıyordu. Ak Sungur, elinde gevşekçe tuttuğu kır atın dizginlerini Kutlu Bey'e uzattı.
Beyim, oba savaşçıları bütün hazırlıklarını tamamladılar ve yola çıkmak için buyruklarınızı beklemekte. Kutlu Bey, eyeri kaplan postu ile örtülü yağız atın üzerine sıçradı. Son derece üzgün görünen genç Yörük Bey'i, bir süre daha çiçekler içindeki anası ve babasının mezarlarına baktıktan sonra hüzünlü bakışlarını çeribaşı Ak Sungur'a çevirdi. Ağam, Melagora'ya gidiyoruz. Baraktekin'in oğlu Baysungur'un sünnet şölenine katılacak, şölenin ardından Baraktekin ve yan akıncılardan olan Yörük süvarilerini de yanımıza alarak hep birlikte Serez'e doğru yola çıkacağız. Paşa Yiğit Bey, bir an önce; Teselya Sancak Beyi Turahan Bey'in buyruğuna girmemizi istiyor.