Gözümü bağladıkları o bezden başka üzerinde hiçbir şey yoktu. Kanlar içindeydi. Zor nefes alıyordu. Durmadan inliyordu. Vücudunun her yeri değişmiş, mosmor ve katran gibi simsiyah olmuştu. Onu tanımakta çok zorlandım. Sonra onu tanıdım. Halim Hoca'ydı, ölüyordu.
Bir an göz göze geldik. Beni tanımaz sandım, ama tanıdı. Topu topu bir kaç saniyeydi. Durdu ve bana dedi ki, "Hiçbir şey kitaplarda yazıldığı gibi değilmiş değil mi?"
Değil mi? Hiçbir şey kitaplarda yazıldığı gibi değil mi?
Sonra 12 Eylül oldu. Türkiye'de her şey değişti. Genç bedenlerimiz karanlıklar içinde korkunç acılarla tanıştı. Ve 12 Eylül 1980 darbesi zihinlerimizden ve bedenlerimizden asla bir daha silinmeyecek izler bıraktı.