Coudray kanal barajının bekçisi, güvensiz bakışları, sarkık bıyıkları, çizgili kadife elbisesiyle, çiftlik kahyalarını andıran, zayıf, mahzun duruşlu bir adamdı. İki günden beri hikayesini anlatıp durduğu gazeteci, jandarma, Corbeil kasabası polisleri ve savcılık görevlilerinden oluşan ellinin üstünde insanla Maigret arasında herhangi bir fark gözetmiyordu. Bir yandan konuşuren, bir yandan da gözleriyle, Seine Nehri'nin yeşilimtırak mavi yüzeyindeki akıntının her iki yönünü kollamaktan geri kalmıyordu.
Aylardan kasımdı. Hava soğuktu ve bembeyaz, çiğ beyaz bir gözyüzü, suyun yüzünden yansıyordu.