Sabırsızlanmamız
ya da
sabrımızın sızlanması,
başa,
en başa
geç kalmışlığımızdan,
ama aynı zamanda da
ora'ya
-neden sonra-
rücû telaşımızdan
oluyor
sanıyorum...
Olan aslında çoktan olmuş olsa da bizim onun tekrarına tanıklığımız, tekrar edeni ikrarımız hep sonradan. Ama neden sonra olsa da , bu tanıklık hep taze, hep ilk defa. Çoktan olmuş olan yeniden oluyor, ol! Emri her ân yineleniyor; varlık sürekli yineleniyor çünkü. Varlık onu çepeçevre saran karında her dem, dem-be-dem devine-dura ol!'a - geliyor. Varlıkta her şey dâimi bir oluş halinde .İnsan da . O da, başta, en başta, ol!-dendikten sonra, ol-karın'da, 'ol!'a geliyor her daim. Varlığı- ana karnındaki bebeği saran meşime gibi- çevreleyen, saran,sarmalayan zaman; varlığı, karnında bulunduran, onu olduran zaman, döşünde devine-duran varlığı havasızlıktan boğulmaktan ya da bayatlayıp kokuşmaktan koruyor, onu taze, diri-taze, terütâze tutuyor daima; ama aynı zamanda varlığı değiştirip, 'bozuş'a ve oradan yeni bir 'oluş'a sokuyor. Varlık, zamanla soluk alıp veriyor. Keza s/oluyor zamanla. Varlığın çevreni (Horizont) denen, varlığın karnı hakeza. İnsan, (var)oldukça karnın çocuğu... İnsan, ibn'ul vakt .
Detay Bilgileri |
Dil | Türkçe |
Basım Tarihi | 2014 |
Yazar | Özkan Gözel |
Sayfa Sayısı | 128 |
Kağıt | 2. Hamur Kağıt |
Kapak | Karton |
Basım Yeri | İstanbul |
Baskı Sayısı | 1 |
Ebatlar (YxG) | 13.5x21 cm |
Isbn No | 9789759964931 |