Son yıllarda beyin üzerine yapılan bilimsel araştırmalar, hatırlama sürecinin bir muhafaza sistemi veya bir bilgisayar gibi çalışmadığını gösterdi. Hatırlama anında basit bir şekilde geçmişte depolanmış bilgiye ulaşılmıyor, bunun yerine bellekteki veri, hatırlama anının özellikleriyle harmanlanarak yeniden oluşturuluyor. Bu nedenle, belleği araştırırken geçmiş kadar, güncel bağlamı ve bu ikisi arasındaki ilişkiyi de dikkate almak gerekiyor.
Bellek konusunun sosyal bilimlerde yoğun olarak araştırılması, sözlü tarihin bir akademik disiplin olarak gelişmesiyle başladı. Arşivde çalışmaya yönelik klasik tarihçilik yönteminin toplumda göreceli olarak güçsüz konumdaki kadınlar, azınlıklar, göçmenler gibi kesimleri araştırmak için yeterli olmadığını savunan sözlü tarihçiler, özellikle bu gruplara ait bireylerin yaşam deneyimlerini kendi ağızlarından dinleyerek onların da tarihe dahil edilebilmesini sağlamaya çalıştılar.
Türkiye'de de son zamanlarda giderek gelişen bu alanın önemli isimlerinden Leyla Neyzi tarafından yayına hazırlanan Nasıl Hatırlıyoruz? Türkiye'de Bellek Çalışmaları, hat sanatının günümüze intikalinden 12 Mart romanlarına, bir ulusal bellek mekânı olarak Anıtkabir'den Türkiye'de çalışan Moldovalı kadınlara kadar geniş bir yelpazede dolaşırken, hatırlama sürecini incelemenin aynı zamanda unutma sürecinin farkında olmayı gerektirdiğini de gösteriyor.