Kılı kırk yaran titizliği ve iş bilmezler işine karıştığında sergilediği asabiyeti ile Thompson'ın sosyalbilimsel bilgi üretimine dair söyledikleri son derece sarihtir: Teori ile karine arasındaki diyalog kesintisizce sürdürülmelidir. Bu kesintisiz diyalog hayatî önemi haizdir ve fakat bu diyalog esnasında teorinin empirik çalışmayı manipüle etmesine asla izin verilmemelidir. Her ne kadar bilim insanlarının, fiiliyatta, yani bilim felsefelerinin normatif buyruklarına karşıt bir biçimde, teorilerinde ısrar etmeleri doğal, anlaşılır ve kimi zaman gerekli bir durum olsa da, "soyutlamanın şiddeti"nden kaçınmak sosyalbilimsel etkinliğin mütemmim cüzü olmalıdır. Teorisiz empirik araştırma kuşkusuz boştur; ama teorinin ayartısına kapılmış ellerde elastikiyetini yitirmiş kavramlar da gitgide deli gömleğine dönüşür. Kavramları esnek bir biçimde kullanabilme becerisi zanaatla edinilir ama zanaat erbabı, aynı zamanda, elindeki aleti/kavramı uygulamaya çalışırken bozulma/amorflaşma ihtimaline karşı hazırlıklı olan ve gerektiğinde aleti/kavramı tamamen terk etmeyi bilen kişidir. Kaskatı kalmış ya da tersine tamamen biçimsizleşmiş kavramlarda ısrar eden kişinin ise elinde kavramlar değil maymuncuklar var demektir: Ne kadar parlak ve göz alıcı ya da ne kadar güncel politik eyleme dolaysızca yöneltici olurlarsa olsunlar, geçersiz ya da çürük empirik temellere dayanan argümantasyonların ve teorik inşâ çabalarının bizi her seferinde hem teorik hem de pratik krizlerin eşiğine getireceği unutulmamalıdır. -Vefa Saygın Öğütle-