Küçük, zarif, şipşirin, minicik bir kızdı ama öyle yoksuldu ki, yazın çıplak ayakla geziyor, kışınsa ayaklarını yara yapan kaba takunyalar giyiyordu.
Oturdukları köyde, yaşlı bir ayakkabıcı vardı. Kırmızı, eski kumaş parçalarıyla elinden geldiğince uğraştı ve küçük kıza bir çift küçük ayakkabı yaptı. Ayakkabılar pek güzel değildi ama yaşlı adam, bütün iyi niyetini kullanmıştı. Bu ayakkabıları, Karin adındaki bu zavallı küçük kız için yapmıştı.
Karin, ilk kez annesinin gömüldüğü gün bu kırmızı ayakkabıları giydi. Bunlar, yas ayakkabıları değildi ama zavallı küçüğün başka ayakkabısı yoktu. Çıplak ayaklarına ayakkabıları giydi ve zavallı tabutunu öylece izledi.