Türkler mi dediniz? Yani Moğollar... Yani Anadolu ´nun fuzuli işgalcileri... Bakınız Elçi Efendi, Avrupa´nın bütün siyasi tarihi boyunca yapacağı en güzel şey, Türkleri Avrupa´dan ve Anadolu´dan atmak olacaktır. Biz doğudan ve siz batıdan yükleneceksiniz ve bu kıskaç tarihin en kudretli, en mukaddes ittifakını meydana getirecektir. Yıllardır Rus politikasının temeli budur; sizinki size, bizimki bize... "
Çar II. Nikola (11 Eylül1911, Fransa Büyükelçisi M. Paleologue´a...)
Sarıkamış´a Giden Yol, Sarıkamış´ın Ruslar´ın eline geçtiği 93 Harbi (1877-78 Osmanlı Rus Harbi) ve sonrasında memleketimizde yaşanan trajedinin, Türkleri "Moğollar, Anadolu´nun fuzuli işgalcileri" olarak gören Ruslar´dan Rumeli´yi, İstanbul´u, Anadolu´yu ve Sarıkamış´ı kurtarmaya çalışmakla geçen 40 yılın acı dolu hikâyesidir.
Sarıkamış´a Giden Yol, o yıllarda hayata yangınlarla başlayan ve babalarından, dedelerinden duyduktan çaresizlik hatıralarıyla büyüyen çocukların, çocuk gönüllerini yakan intikam ateşiyle Harbiye´de, Askeri Tibbiye´de okuyanların, Enverlerin, Niyazilerin, Bahaettin Şakirlerin hikâyesidir. Jön Türklerin, İttihat ve Terakki´nin, ´Kâbe-i Hürriyet´ Selanik´in, ´siyaset yağmurlarının ıslattığı´ 3´üncü Ordu´nun, 1908 Devrimi´nin, ´Kahpe Bizans´ İstanbul´un, Trablusgarp ve Balkan Harbi facialarının, ´yenmek veya ölmek duygusu cinnet derecesine varmış´ olanların, yüreklerindeki intikam ateşinin 600 yıllık imparatorluğun sonunu getireceğinden habersiz ve gizlice I. Dünya Savaşı´na girişin; bundan dolayıdır ki Çanakkale´ye Giden Yol´un da hikâyesidir.
Ama Sarıkamış´a Giden Yol, en çok ´Allahuekber Dağlarında, bir gecede ve tek kurşun atmadan donarak ölen 90.000 askerin harbi´ tanımından çok daha farklı gerçekleşmiş olan Sarıkamış Harbi´nin hikâyesidir. Değil düşman kovalamak, yürümeye kalksanız adım atılmaz dağların donduran ayazında, yokluklar içinde çamura, kara saplanıp haftalarca harp etmeye çalışan Mehmed´in 93 Harbi´ne uzanan hikâyesidir.
Sarıkamış Türküsü´nün ilk mısraları, 93 Harbi´nde yazılmıştır.