Che Guevara, gençlik yaşamına Arjantinli bir maceracı olarak başladı. Önceleri amaçsız bir insandan farksızdı. Buna rağmen yine de tıp fakültesinden mezun olmayı başardı. Ne var ki, hekimlik diplomasını aldığı yıl, bu mesleği bıraktığını açıklamak gibi çelişkiler içinde kalmıştı. Çocukluğundan beri yakasını bir türlü bırakmayan "astım" illetine inat, durağan ve sıradan bir hayatı kabullenemiyordu. Onun için, hekimliğin bireysel tedavi yöntemlerine karşın, devrimciliğin tüm toplum ve insanları kapsayan kurtarıcılığını seçmekte duraksamadı.
Fidel Castro'yla karşılaşması, o döneme kadar bilmediği yeni ve son derecede anlamlı imkânlar sağlayan bir yaşam tarzıyla tanışmasına vesile olmuştu. Bu fırsat kendisini bütün benliğiyle adayabileceği ideallere erişmesini sağladı. Devrimcilikte bulduğu uygun ortamda hızla yükseldi. Küba Devlet Bankası Başkanlığı ve Sanayi Bakanlığı gibi dikkat çekici makamlara ulaştı. Dahası, sosyalist dünyanın sayılı isimlerinden biri haline geldi. Jean-Paul Sartre bile onu, "Sadece entelektüel değil, çağımızın en katıksız insanı" gibi bir övgüye layık gördü.