Son Bizans İmparatoru XI. Konstantinos Paleologos'un (1405-1453), "Romalıların Gerçek İmparatoru ve Otokratı" şeklindeki azametli emperyal elkaba sahip olduğunda devraldığı Konstantinopolis, yani bir zamanların Yeni Roma'sı, bu ihtişamı yansıtmaktan hayli uzaktı. Yıl 1449'du. Tarihin o döneminde ve dünyanın o parçasında yükselen güç olan Osmanlılar, hâkimiyetlerini yayarken etrafından gelip geçtikleri kadim imparatorlukların bu aciz bakiyesine gösterdikleri tahammülün sınırına varmışlardı. Şehri dört yandan kuşatan ve karadan ikmal yollarını kesen Türklere karşı Kontantinos'un denizden yardım alabileceği tek yer olan Hıristiyan Batı ise kiliselerin birliği adı altında kendi Katolik inancını ve hiyerarşisini dayatmaktaydı. En muhtaç oldukları anda büyük bir dinsel kargaşa ve bölünme yaşayan Konstantinopolis'in Ortodoks sakinlerinin elinde kalan yegâne koruyucu, tarihi boyunca şehrin taliplerini durdurmayı başarmış olan güçlü surlarıydı. Nitekim surlarda gedik açıldığında şehir de düşecekti. Dönemin kaynaklarına göre iyi eğitim almış, becerikli, sabırlı, vizyon sahibi ve insanları idare etmesini bilen bir hükümdar olan XI. Konstantinos, henüz vakti varken kaçıp kurtulması yönündeki telkinlere tenezzül etmemiş, sayı ve askeri teknoloji açısından kat be kat üstün Osmanlılara karşı şehri savunanların lideri olarak elinden gelen her şeyi yapmıştır. O gün muzaffer olan genç ve atılgan sultan II. Mehmed, "Fatih" namıyla yücelirken, elinde kılıcıyla can veren Konstantinos da halkı arasında efsane mertebesine yükselmiş, aslında ölmediği, mermere dönüşerek uyuduğu ve günün birinde uyanıp şehrini kurtaracağı inancına kaynaklık etmiştir. Bizans uzmanı Donald M. Nicol'un Atina'daki Gennadion Kütüphanesi müdürü olarak çalıştığı dönemde yazdığı elinizdeki biyografi, kısa ve talihsiz iktidarı döneminde büyük çaresizlik içinde kıvranan, bu durumdan kendini ve şehrini kurtarmak için var gücüyle çabalayan ve sonunun geldiğini anlayınca da bunu mertçe karşılayan bir hükümdar portresi çizmektedir.